Avukat Mehmet Umut Erdem

Bir alanın planlama yetkisi bakımından başka idarenin yetki alanına girmesi durumu

En son güncellendiği tarih: 21 Ara 2022

Bazı durumlarda yapılan idari işlemler ile imar planı alanları başka idarelere devredilmektedir. Bir alanın planlama yetkisi bakımında bir başka kamu idaresinin yetki alanına geçmesi, o alanda daha önceden yapılan imar planlarının kendiliğinden hükümsüz hale gelmesine neden olmamakta, önceki planlar geçerliliğini korumaktadır.

Emsal Karar

Yetkili kamu idaresi tarafından yapılan planlara tabi alanların, sonradan başka kamu idaresinin yetki alanına dahil edilmesi durumunda, ilk kamu idaresi tarafından yapılan planlar kendiliğinden hükümsüz hale gelmez.

2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu'nun 7. maddesinde "Bakanlık; kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ve turizm merkezleri içinde her ölçekteki planları yapmaya, yaptırmaya, resen onaylamaya ve tadil etmeye yetkilidir." kuralı yer almıştır. İdari işlemlerin tesis edildikleri tarih itibariyle hukuki denetimleri yapıla- cağı gibi geriye dönük olarak hukuki sonuç da doğurmayacakları idare hukukunun temel ilkelerindendir.

Dosyanın incelenmesinden, dava konusu 1/25.000 ölçekli nazım imar planının Antalya Büyükşehir Belediye Meclisinin 17.6.2005 günlü kararıyla kabul edildiği, bu dönemde dava konusu taşınmazın bulunduğu alanın turizm merkezi alanı olarak ilan edilmediği, alanın, 19.4.2007 günlü ve 2007/12050 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile turizm merkezi olarak ilan edildiği ve alanda planlama yetkisinin bu tarihten itibaren Kültür ve Turizm Bakanlığı'na geçtiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda, işlemin tesis edildiği tarihte yetkili olan Antalya Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından yapılan imar planına ilişkin alanın, daha sonra 19.4.2007 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile turizm merkezi ilan edilmesiyle, planın uygulanma imkani kalmadığından bahsedilmeyeceğinden yetkili makam tarafından yapılan imar planının şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına uygun olup olmadığı hususları değerlendirilerek yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.

Danıştay 6. Dairesi, 06.04.2010, E:2008/3984, K:2010/3389