Yargıtay 12.Hukuk Dairesi 02.05.2013, 7334/16715
Adi ortaklığın bir ortağının şahsi alacaklıları haklarını ancak, o şerikin tasfiyedeki payı üzerinde kullanabilirler, ne var ki şirket sözleşmesinde bu kuralın aksi de kararlaştırılabilir. Adi ortaklığın malları üzerine haciz konulması halinde bu husus, ortaklardan her biri tarafından şikayet konusu yapılabilir.
Takip tarihi itibariyle yürürlükte olan 6098 Sayılı T.B.K.nun 622-623. maddeleri gereğince adi ortaklıkta her ortak, şirketin karına iştirak hakkına sahip olduğundan ortağın kişisel alacaklıları, borçlu ortağın şirketteki kar payını İİK.nun 89. maddesine göre haczettirebilirler. Ayrıca, aynı kanunun 638.maddesine göre, adi ortaklığın tasfiye edilmesi halinde borçluya isabet edecek tasfiye payının da haczi mümkün bulunmaktadır. Bir diğer anlatımla, bir ortağın şahsi alacaklıları haklarını ancak, o şerikin tasfiyedeki payı üzerinde kullanabilirler, ne var ki şirket sözleşmesinde bu kuralın aksi de kararlaştırılabilir.
Açıklanan bu hükümlere aykırı olarak adi ortaklığın malları üzerine haciz konulması halinde bu husus, ortaklardan her biri tarafından şikayet konusu yapılabilir.
Somut olayda, her ne kadar bonoya dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip, S. İnşaat Taah....Ltd.Şti- M. İnşaat. Turz...Ltd.Şti Adi Ortaklığını oluşturan her iki şirket tüzel kişiliği aleyhine ayrı ayrı başlatılmış ise de, takibin kesinleşmesi üzerine alacaklı vekilinin talebi ile TOKİ'ye gönderilen 89/1 haciz ihbarnamesi ile S. İnşaat Taah....Ltd.Şti- M. İnşaat. Turz...Ltd.Şti Adi Ortaklığı adı altında adi ortaklığı oluşturan şirketlerin de adı yazılarak 3.kişideki istihkak alacakları üzerine haciz konulduğu görülmektedir. Olması gereken, iş ortaklığını oluşturan şirketlere ayrı ayrı haciz ihbarnamesi göndermektir. O halde mahkemece haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği tarihte tüzel kişiliği bulunmayan iş ortaklığının da adı yazılarak her iki şirketi de kapsayacak şekilde ortak haciz ihbarnamesi gönderilmesi yukarıda yazılı açıklamalara ve yasal düzenlemelere aykırıdır.
Öte yandan, her ne kadar mahkemece Ankara 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/944 E.-849 K. sayılı kararı kesin hüküm olarak değerlendirilmiş ise de, her iki şikayetin konusunun benzer olsa da aynı olmadığı ve şikayete konu işlemlerin ayrı olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle anılan karar somut olayda kesin hüküm teşkil etmeyecektir.
O halde, mahkemece şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Commentaires