top of page

Bonoyu düzenleyen vekilin yetkisinin bulunmaması

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04/05/2016 gün, 2015/2941 E. 2016/573 K.


Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:


Dava, imzaya itiraza ilişkindir.


Ereğli 2.İcra Müdürlüğü’nün 2013/1292 esas sayılı dosyasında; alacaklı ..... Temizlik Tekstil İth. İhr. Tic. ve San. Ltd. Şti. vekili tarafından 22.04.2013 tarihinde borçlu H hakkında başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibinde; 13.083,54 TL asıl alacak, 608,24 TL işlemiş faiz, 39,00 TL komisyon olmak üzere toplam 13.730,78 TL alacağın faiziyle tahsili istenilmiştir.


Davacı-borçlu H. vekili, kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takipte keşideci-borçlu H imzaya itiraz ederek, takibin iptalini istemiştir.


Davalı-alacaklı ise, davanın reddini dilemiştir.


Mahkemece, borçlunun imza konusunda eşi O' ya yetki verdiği ve imzanın O' ya ait olduğu gerekçesiyle istemin reddine dair verilen karar davacı-borçlu vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hükmü temyize davacı-borçlu vekili getirmiştir.


Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 29.06.2012 tarihli vekaletnamede O' ya açıkça kambiyo senedi (bono) düzenleme yetkisinin tanınıp tanınmadığı noktasında toplanmaktadır.


Mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 388/3.maddesi; “Hususî bir salâhiyeti hâiz olmadıkça vekil, dava ikame edemez, sulh olamaz, tahkim edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlayamaz, bir gayrimenkulü temlik veya bir hak ile takyit edemez.” Hükmünü içermekte olup 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 504/3. maddesinde de benzer düzenlemeye yer verilmiştir.


Yukarıda madde metninde açıkça belirtildiği üzere, kambiyo taahhüdünde bulunabilmek için açıkça verilmiş bir yetkinin bulunması gerekir.


Somut olaya gelince; H' nin eşi O' yu vekil tayin ettiği Konya Ereğli 2.Noterliğince düzenlenen 29.6.2012 tarih ve 657 yevmiye numaralı vekaletnamede; “…poliçe imzasına…” açıklaması yer almakta; açıkça bono düzenleme konusunda mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 388/3.maddesi anlamında verilmiş bir yetki bulunmamaktadır.


Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 16.07.2008 gün ve E:2008/12-502, K:2008/506 sayılı ilamında da, vekaletnamede “çek imzalamak” için verilen yetkinin “bono düzenlemeyi” kapsamayacağı benimsenmek suretiyle aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.

Takibe dayanak bononun borçlu tarafından imzalanmayıp, onun eşi O tarafından düzenlenip imzalandığı alacaklının da kabulündedir.

O halde, mahkemece imzaya itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle istemin reddine karar verilmesi doğru değildir.

Hal böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davacı-borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,



Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10/07/2013 gün, 2013/19-79 Esas 2013/1037 Karar


ÖZET : Davacı, bonolara dayalı menfi tespit davası açtığına göre, fuara katılması bonolardaki imzaya itiraz edemeyeceği anlamına gelmez. Bu durumda somut olayda bonoları imzalayan kişinin ticari mümessil olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmelidir.


Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:


Dava, borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.


Davacı vekili, müvekkili aleyhine davalı yanca bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus icra takibine girişildiğini, takibin kesinleştiğini, taraflar arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, bonolardaki yazı ve imzaların müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin amcası D'nin müvekkilini temsil yetkisi olmadığı halde, müvekkili adına fuar katılım sözleşmesi ve bonoları imzaladığını, bu nedenle müvekkilinin borçtan sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek, icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline ve %40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.


Davalı vekili, taraflar arasında düzenlenmiş yazılı bir sözleşme ve takibe konu bonoların bulunduğunu, müvekkilinin tüm edimlerini yerine getirdiğini, buna rağmen borç ödenmediğinden takip başlatıldığını, davacının sözleşmenin tarafı olan şahıs firmasının yetkilisi olduğunu belirterek, davanın reddine ve %40 tazminata karar verilmesini istemiştir.


Mahkemece, davacının işletmesinin fuara katılarak sözleşmeden umulan ve beklenen faydanın elde edildiği, dolayısıyla imzaya dayanılarak geçersizlik iddiasının ileri sürülmesinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2. ve 3. maddelerindeki doğruluk ve güven kuralları ile iyiniyet olgusunun açık ihlali olacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.


Davacı vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Daire'ce yukarıya metni aynen alınan gerekçe ile bozulmuş; yerel mahkeme önceki kararda direnmiştir.

Direnme kararını temyize davacı vekili getirmiştir.


Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece davacı adına fuara katılım sözleşmesi ve bonoları imzalayan kişinin, davacının ticari mümessili olup olmadığının araştırılması ve sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.


Dosya içeriği,toplanan delillere göre ve özellikle davacının fuara katılımının bonolardaki imzaya itiraz etmeyeceği anlamına gelmeyeceğinden,Özel Daire bozma ilamında belirtilen gerekçelerle, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen bozma ilamına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.


SONUÇ :Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma ilamında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, karar verildi.



Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.09.2010 gün, 2010/7967 E. 2010/20974 K.


ÖZET : Vekatletnamede öngörülen kapsamlı yetki nedeniyle senedi imzalayan kişinin borçlunun ticari mümessili sayılıp sayılmayacağının incelenmesi gerekir. Ticari mümessilin imzaladığı senetler iyiniyetli üçüncü kişiler bakımından borçluyu bağlar.


Borçlu hakkında bonolara dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine geçildiği ve borçluya örnek 10 nolu ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun yasal sürede icra mahkemesine başvurarak, imzaya itiraz ettiği anlaşılmıştır. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu imzanın keşideci M' nin eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir. Alacaklı vekili 05.11.2009 ve 14.01.2010 tarihli celselerde; senetlerdeki imzaların borçlu adına yetkili vekil tarafından atıldığını, buna ilişkin vekaletnamenin dosyada olduğunu bildirmiştir.


Yargılama sırasında dosyaya sunulan Ağrı 2. Noterliği'nin 25.08.2004 tarih ve ... yevmiye numaralı vekaletnamesinde; çeklerde keşideci olarak yazılı olan M' nin A' yı çek keşide etmeye, kambiyo senetlerini düzenlemeye, kambiyo taahhüdünde bulunmaya yetkili kıldığı tespit edilmiştir.


Vekaletnamede öngörülen kapsamlı yetki nedeniyle A' nın borçlunun ticari mümessili olup olmadığı incelenerek karar verilmelidir. Borçlar Kanunu'nun 449. maddesine göre ticari mümessil, bir ticarethane veya fabrika ve ticari şekilde işletilen diğer müessese sahibi tarafından, işlerini idare ve müessesenin imzasını kullanarak vekaleten imza koymak üzere sarih veya zımni kendisine mezuniyet verilen kimsedir. Aynı kanunun 450/1. maddesinde de ticari mümessilin, hüsnüniyet sahibi 3. şahıslara karşı, müessese sahibi hesabına kambiyo taahhüdünde bulunmak ve onun namına müessesenin gayesine dahil olan bütün tasarrufları yapmak selahiyetini haiz sayıldığı belirtilmiştir. Ticari senetlerin ticari işletme ile olan ilgisi iyiniyetli 3. kişilerce kolaylıkla anlaşılamayacağından ticari mümessilin imzaladığı senetlerin iyiniyetli 3. kişiler bakımından borçluyu bağlayacağı öngörülmüştür.( HGK 30.01.1980 tarih 1979/1692 Esas, 1980/170 Karar ). Bu nedenle mahkemece öncelikle anılan kişinin ticari mümessil olup olmadığı saptanmalıdır. Somut olayda keşideci tarafından adı geçen vekile, açıkça kambiyo senedi düzenleme yetkisinin verildiği de görülmektedir. O halde mahkemece yetki verilen Mustafa Erincik’in ticari mümessil olmadığının tesbiti halinde imzaları incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsizdir.


SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA) karar verildi.


Kat Mülkiyeti Hukuku

Kat Mülkiyeti

Hukuku

Image by Anirudh Gaur

Tapu iptal ve tescil davaları

520-west-28th-street-z160713-z.jpg

Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi nasıl 

düzenlenir?

Image by Anirudh Gaur

Tapu iptal ve tescil davaları

Sayfa başına dön
bottom of page